Kanser hücrelerine truva atı saldırısı

Türkiye’nin ilk onkoloğu Prof. Bülent Berkarda, kanserde kullanılan yüksek doz kemoterapinin yarardan çok zarar getirdiğini söyleyerek, kendi uyguladığı insülinli kemoterapi ve hipertermi tedavilerini anlattı.

Türkiye’nin ilk medikal onkoloji bölümünü 1974 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesinde kuran onkoloji duayeni Prof. Bülent Berkarda, Karar.com’a kanseri yenmenin şifrelerini anlattı. İnsülinli kemoterapi ve hipertermi gibi ülkemizde çok az bilinen yöntemleri kullanarak kanser tedavisi uygulayan Prof. Berkarda, “Moral çok önemli. Hastalarıma komik film izlemelerini tavsiye ederim. Durduk yere kahkaha atmak bile bağışıklığı kamçılar” dedi.

Türkiye’nin ilk onkoloğu olarak kanser hastalığının son yıllardaki artışını neye bağlıyorsunuz?

Kanser son yıllarda nüfus artışıyla açıklanamayacak bir yükseliş içerisinde. Bunun en önemli sebeplerinden biri karbonhidrat ve şekerden zengin beslenme. Günümüzde insanlar çok yemek yiyor ve az hareket ediyor. Sigara ve hareketsizlik oksijen alımını azalttığı için kansere zemin hazırlıyor.

Amaç daha fazla ilaç satmak

Kemoterapinin yeterli olmadığını düşünenlerdensiniz. Neden?

Çoğu zaman sırf kemoterapi ile hasta iyileşmiyor. Kemoterapi bağışıklık hücrelerini öldürdüğü için yan etkilere yol açıyor. Tıp fakültelerinde hala yüksek doz kemoterapi uygulaması anlatılıyor. Ancak bu uygulama yarardan çok zarar getiriyor. Kongrelerde hala yüksek doz kemoterapi çalışmaları anlatılır ve hekimlere bu uygulamalar dikte edilir. Amaç elbette daha fazla ilaç satmak.

Kemoterapi öncesi insülin ile truva atı tedavisi 

Sizin tedavi yönteminiz nedir?

Biz burada eskiden yaptığımız yüksek doz tedavileri kesinlikle uygulamıyoruz. Bizim burada yaptığımız, metronomik kemoterapi dediğimiz düşük dozda, devamlı tedavi. Normalde verilen dozun dörtte birini veriyoruz ama her hafta veriyoruz. Böylece yan etkiler azalıyor ve daha pozitif sonuçlar alıyoruz. Buradaki en önemli yöntemimiz ise, insülinli kemoterapi. Bu yöntem ilk olarak Meksika’da keşfedilmiş olan ve dünyada sayılı merkezde kullanılan bir yöntem. Biliyorsunuz kanser hücreleri şekerle yaşar. İnsülin ile kan şekerini düşürüp kanser hücrelerini önce zora sokuyoruz. Bunlar şeker aramaya başlıyorlar ve şeker pencerelerini açıyorlar. Biz de işte tam o sırada kemoterapi ilaçlarını şekerli bir eriyik içinde zerk ediyoruz. Bir tür truva atı hilesiyle kanserli hücreleri kandırıyoruz. Böylece ilacın etkisini en az beş altı kat arttırmış oluyoruz.

Prof. Bülent Berkarda: “Hastanın vücut ısısını yükseltmek
bağışıklık sistemini kamçılayarak tedaviye katkı sağlıyor.

Vücut ısısını 40 dereceye çıkarmak bağışıklığı kamçılıyor

Bir de ısıtma yöntemi kullanıyorsunuz bildiğim kadarıyla…

İnsülinli kemoterapinin etkisini yükseltmek için burada bir de hipertermi yöntemini kullanıyoruz. Hipertermi özellikle Almanya’da çok yoğun olarak kullanılan bir ısıtarak tedavi yöntemi. Hastayı 40 dereceye kadar ısıttığımızda hasta hücreler daha çabuk telef oluyor. Ölen hasta hücre sayısı artıyor. Vücut ısısının yükseltilmesinin bir başka faydası daha var. Bilirsiniz insan hastayken ateşi yükselir. Bunun sebebi vücudun yüksek ısıda bağışıklık hücrelerini arttırmasıdır. Hipertermi de aynı şekilde hastanın bağışıklık sistemini kamçılayarak tedaviye bu anlamda da katkı sağlıyor.

Zerdeçal bir mucize

Bu tedaviler haricinde hastalara neler tavsiye ediyorsunuz?

Tüm bunlar yetmez. Hastanın kanseri besleyen karbonhidrat ve şekerli gıdaları da kesmesi gerek. Makarna, pilav, tatlı, ekmek, börek, çörek yasak. Reishi mantarı, Japon mantarlarının bir karışımı olan PS Complex, CQ Complex, Koenzim Q 10, Alpha Lipoic Acid ve Omega 3’ü de besin takviyesi olarak tavsiye ediyorum ben. Yurtdışında bunlarla ilgili yapılmış yüzlerce çalışma ve yazılmış makale vardır. Bir de hakkında yüzlerce makale yazılmış olan zerdeçal kanser tedavisinde bir mucizedir.

Beslenme nasıl olmalı?

Lahanagiller çok mühim. Brokoli, karnabahar, lahana, brüksel lahanası. Bunların içinde sülforofanlar denen kansere karşı son derece tesirli kükürtlü bileşikler var. Hastalarıma her gün sofranızda bir lahanagil olacak, hatta bunları bazen çiğ yiyeceksin diyorum. Benim hastalarım aktardan yabanmersini alıp her akşam bir avuç yer. İçinde bayağı kanser ilacı var. Buğday ruşeymi de çok faydalı.

Kanser hastaları komedi filmleri izlesin

Kanser tedavisinde moralin önemi sık vurgulanır. Tedaviye katkısı tam olarak nedir?

Moral bu işin yüzde 25’i. Düşünceler beyinde nöropeptit üretimini tetikler. Neşeli insan ile kederli insanın nöropeptitleri birbirinden farklıdır. İyi şeyler düşünürsen iyi nöropeptitler üretirsin. Bunlar kan yoluyla tüm vücuda yayılıp bağışıklık hücrelerini çalıştırır. Bir tür enerji parçacığı gibi. Hastalarıma neşeli insanlarla buluşmalarını, neşeli kitaplar okuyup komedi filmleri izlemelerini öneriyorum. Norman Kazan’ın bir kitabı vardır; orada ‘kanseri hergün dört kere Şarlo filmi izleyerek yendim’ der.

 

Durduk yere kahkaha atarak bilinçaltı kandırılabilir

Hasta eğer mutsuzsa yine de neşeli filmler işe yarar mı?

Aslına bakarsanız sebepsiz de gülünebilir. Günde yirmi kere ‘Hahahahah’ diye gülebilir hasta durduk yere. Ama bunu şimdi kime anlatacaksın, bizim millet inanmaz böyle şeylere, şüphecidir. Halbuki beyin onu gerçek sanıyor. Şuur altı kanar. Ne dersen ona inanır. Kahkaha atıp iyiyim de, iyiymişiz der, kötüyüm de, kötüymüşüz der. İnsan vücudu bir gemi gibidir. Emirleri kaptan verir, makine dairesi emirleri yerine getirir. Bizde de kaptan beyindir. Bilinçaltı da makine dairesi. Telkin çok önemli. Oturup günde on kere bugün çok iyiyim şükür de, karaciğerin, dalağın, akciğerin ona göre çalışır. İşte kaptan iyiyiz derse beyin iyi endorfin salgılar.

  Yürüyüş ve yükseklik kan hücrelerini çoğaltır

Oksijensizliğin kansere zemin hazırladığını söylemiştiniz. Oksijen nasıl arttırılır? 

Vücuda oksijen girişini arttırmak için de günde en az yarım saat, bir saat yürüyüş yapmalı hasta. İmkanı olan hiperbarik oksijen odasına girsin. Yüksekliğin de kan hücrelerini çoğaltma etkisi vardır. Yüksek dağda eritropoetin yapar vücut. O da kan hücrelerini kamçılar.

Türkiye’de yeterli tedavi olanakları var mı?

Özetle Amerika’da ne varsa Türkiye’de de aynısı yapılıyor. Amerika’ya tedaviye gidenler boşuna gidiyor. Buradaki doktorların hepsi zaten Amerika’da 3-5 sene kalmış doktorlar. Tedavide kullanılan ilaçlar da aynı.